Öteki oluş (Becoming-other), posthümanist perspektifte insan-olmayanı işaret etmektedir. İnsan dışı oluş biçimleri, hümanizm karşıtlığından beslenir. Aydınlanma düşüncesiyle beraber yükselen ve insanı merkeze alan hümanizm kavramı, her ne kadar insan oluşla ilişkili bir olumlama ifadesi gibi görünse de esasında insanın en tepede olduğu, geri kalan her şeyin -hayvanlar, bitkiler, teknoloji, ekoloji- insanın varlığına hizmet etmek amacıyla onun altında konumlandırıldığı tek taraflı ve ayrımcı bir yaşam piramidi olmaktan öte gidememiştir. Posthümanist düşünce, evrensel ölçekte hem insan hem de insan olmayan faillerle etkileşimimizin temel ilkelerini yeniden düşünmemize yardım edecek alternatif bir araç olarak yorumlamaktadır. Guillermo del Toro’nun yönetmenliğini ve Vanessa Taylor ile birlikte senaristliğini üstlendiği 2017 Amerika ve Kanada ortak yapımı The Shape of Water (Suyun Sesi, Guillermo del Toro, 2017) filmi, 1962’de Soğuk Savaş döneminde Amazon Nehri’nde bulunan bir amfibinin etrafında şekillenir. Filmde, ne olmadığıyla ifade etmenin daha kolay olduğu canlının, ne olduğuna dair spekülasyonlar bulunmaktadır. Filmdeki canlı, bir insan değildir. Tam anlamıyla bir hayvan olduğu da söylenemez. Ancak biyopolitik bir amacın nesnesi olduğunu söylemek mümkündür. Bu durumda yarı insan yarı makine hibrit bir canlıdan söz edilebilir. Net bir ifadeyle tanımlanamaması nedeniyle söz konusu canlının öteki-oluşu temsil ettiği görüşünden hareketle makalede, her türden ötekileştirmenin kökeninde yatan insan türü eleştiriye açılarak insan-merkezci bakışın dışından bir okuma yapılması amaçlanmıştır. Bu doğrultuda sırasıyla oluş ve öteki-oluş kavramları açıklanmış, ardından posthümanizm kavramına ve posthümanist oluş biçimlerine değinilmiştir. Son olarak film, merkeze aldığı amfibiye yönelik biyopolitik müdahaleleri vurgulaması dolayısıyla, türsel ayrımcılık ve hayvan-oluş kavramları özelinde, içerik analizi yöntemiyle tartışılmaya çalışılmıştır.
Becoming-other addresses non-human entities in post-humanist perspective. Forms of non-human entities feed on antihumanism. Much as the concept of humanism which rises together with the thought of enlightenment and centralizes person looks like an expression of affirmation related with being a human, actually it could not go beyond being a unilateral and discriminatory pyramid of life where humans are at the top and all the rest –animals, plants, technology, ecology– are underneath humans with the purpose of serving to them. On a universal scale, post-humanist thought is interpreted as an alternative means which helps us rethink basic principles of our interactions with human and non-human actors. The movie The Shape of water (Guillermo del Toro, 2017), co-production of USA and Canada which was directed by Guillermo del Toro and written by Vanessa Taylor and him in 2017 is shaped around an amphibian found in Amazon River during Cold War in 1962. There is speculation in the film about what the creature is, which is easier to express by what it is not. The creature in the movie is not a human-being. It cannot be said that it is an animal either. However, it is possible to say that it is the object of a biopolitical purpose. In this case, one can speak of a half-human half-machine hybrid creature. For not being able to explain with a clear expression and considering the view that aforesaid creature represents otherness, it was aimed in the article to criticize humankind who is in the basis of all kinds of alienation and make an anthropocentric reading. In this sense, first the term being and then becoming-other were explained, later the concept of posthumanism and types of post-humanist being were mentioned. Finally, since the movie expresses biopolitical interventions towards the amphibian, it was analysed with the method of content analysis, specific to the concepts of species discrimination and becoming-animal.